Şehri Yeniden İnşa Etmek…

Samim Kayıkçı
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Şehirler de doğal yaşam alanları gibi doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür. Nasıl ki bu süreç, her yaşam alanı için zaman ve oluşum süreçleri açısından farklı gerçekleşiyorsa, şehirler içinde durum böyledir.

Örneğin, bir orman, barındırdığı canlı türleri, bu türler arasındaki ilişkiler ve canlılar ile cansız ortam arasındaki kompleks etkileşimler ile, karmaşık fakat belirli bir düzen içinde işleyen bir yapıdır. Her ormanın farklı bir oluşum süreci vardır. Ekoloji bilimde buna “süksesyon” denir. Yanan bir ormanın kendini nasıl yenilediği incelendiğinde, yangından sonra ilk olarak öncül bitkilerin ve hayvanların ortama geldiği, zaman içerisinde çalı ve ağaççıkların en sonunda da koca ağaçların gelişmesiyle ormanın olgunlaştığı gözlenir. Bu süreç, farklı yerlerde çok farklı sürelerde gerçekleşir. Bu süre, komşu ekosistemlerin desteği, insan müdahalesi, ormanın yapısı, ortamın jeolojisi, toprak yapısı, iklim özellikleri ve daha birçok etkiye bağlıdır.

Kızılçam ormanı, meşe ormanı, kayın ormanı, şimşir ormanı, yaprak döken ormanlar, ibreli ormanlar, tropik ormanlar… Ormanlar, barındırdıkları canlı türleri ve diğer özellikleriyle çok çeşitlidir. Fakat her ormanın karekteristik bir yapısı ve kendine has bir ritmi, bir ruhu vardır.

Şehirler de ormanlar gibi çeşitlidir. Kendi ritimleri ve kendi ruhları vardır. Şehirler, yapılar, insanlar ve yaşanmışlıklarla birlikte var olurlar. İnsanlar arası ilişkiler, farklılıklar (din, dil), uyum, kültürel birikim, misafirperverlik, tarihi yapılar, evler, yollar, mahalleler, ekonomik faaliyetler, trafik, yeşil alanlar, doğal zenginlikler ve diğer pekçok özellik birlikte bir şehrin kimliğini oluştururlar. 6 Şubat 2023 deprem felaketi sonrasında şehrimiz çok büyük hasar aldı. Özellikle Antakya ilçemizin merkezi en büyük yıkımı yaşadı. Antakya, tarihi, insanı ve toplumsal yaşamıyla, bu güzel şehrin kimliği, hafızasıdır. Antakya, binlerce yıllık tarihinde, büyük yıkımlar yaşayıp kendi küllerinden yeniden doğmuştur. Şehrin kimliği uzun bir süreç sonunda şekillenmiştir. Her yapının, her sokağın, her mahallenin burada yaşayan inşsanların anılarında, ruhlarında bir yeri vardır.

Bir şehir sadece yapılardan ibaret değildir. Bu nedenle bir şehir “yeniden inşa edilirken” burada yaşayan insanlar ve nasıl yaşayacakları hesaba katılmalıdır. Bu kadim şehrin insanlarının belleğinde ve kalbinde yer etmiş olan ve ayağa kaldırılabilecek yapılar ve alanlar öncelikli olarak onarılmalıdır. Bu alanlarda yaşam başlamalıdır. Bu şehrin belleğini oluşturan insanlarların yaşam tarzarına uygun bir yapılaşmaya gidilmelidir. Yapılacak uygulamalar deprem öncesindeki demografik yapıyı destekler nitelikte olmalıdır. Aksi halde, evet bir şehir kurulur fakat bu kurulan şehir asla Antakya’yı yansıtamaz.

Sonuç olarak yapılacak bütün uygulamalar bir şehrin oluşum süreci, zaman, mekan ve insanlar hesaba katılarak yapılmalıdır. Belki kadim şehrimiz Antakya, hiçbir zaman 6 Şubat deprem felaketi öncesindeki gibi olmayacaktır, fakat, bugün geç kalınmış olsada, süreç doğru yönetilebilirse, efsanevi “Anka Kuşu” gibi kendi küllerinden yeniden doğacaktır.

Yazımı Ahmet Arif ustanın “Anadolu” şiirinin son iki bölümüyle bitirmek istiyorum. Kadim şehrimiz Antakya’nın bize sözleri…

“Öyle yıkma kendini,

Öyle mahzun, öyle garip…

Nerede olursan ol,

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının…

Dayan kitap ile

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile

Dayan rüsva etme beni.

 

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,

Namuslu, genç ellerinle.

Kızlarım,

Oğullarım var gelecekte,

Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.

Kaç bin yıllık hasretimin koncası,

Gözlerinden,

Gözlerinden öperim,

Bir umudum sende,

Anlıyor musun ?”

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu