Yerli Malı…

Samim Kayıkçı
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Ülkemizde, 12-18 Aralık, 1946 yılından beri, ‘Yerli Malı Haftası’ olarak kutlanmaktadır. 1983 yılında haftanın adı ‘Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası’ olarak değiştirildi. Yerli Malı Haftası, her yıl, okullarda çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Etkinliklerde, yerli malı kullanımının arttırılmasının, tutumlu olmanın ve yatırım yapmanın önemi vurgulanır.

 

Peki yapılan etkinlikler gerçekten faydalı oluyor mu? Küreselleşen dünyada, sadece yerli malı kullanarak tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabilmemiz mümkün mü? Özellikle üst düzey teknoloji gerektiren akıllı telefon, bilgisayar, otomobil vb. mallarda yeterli düzeyde olmadığımız çok açık. Pekçok ürünü ithal ediyoruz. Ülkemizin yıllık İthalat-ihracat rakamları incelendiğinde yaklaşık 85 milyar dolarlık bir dış ticaret açığımız var. Bunda enerji kaynaklarında dışa bağımlılığımızın rolü büyük.

 

Teknolojik ürünler ve enerji konusunda mevcut durum bir yere kadar izah edilebilir. Fakat ya tarımsal ürünlerde bu kadar ithalat yapıyor olmamız? Buğday, ayçiçek yağı, soya fasulyesi, sığır… Bu ürünler en çok ithal ettiklerimiz. Üstelik bu ürünleri, en fazla, uzun zamandır savaşan Rusya ve Ukrayna’dan ithal ediyoruz. Verimli topraklara ve uygun iklim özelliklerine sahip olan ülkemiz, tarım potansiyeli en yüksek olan coğrafyalardan biridir.

 

Bir yerde hatalar yaptığımız çok açık. Üretim, pazarlama ve tüketim aşamalarında problemler var. Hatay ili özelinde turunçgil (özellikle mandalina) üretimi bu duruma güzel bir örnektir. Ülkemizin mandalina üretiminde ilimiz 1. sıradadır. Marketlerde kg fiyatı 15-30 ₺ olan ürün için tarlada 1 ₺ fiyatla alıcı bulunamıyor. Ürün toplanamadığı için çürüyor. Aslında çürüyen milli servettir. Üretimin planlanması son derece önemlidir. Piyasanın ihtiyacı olduğu kadar üretimin yapılması gerekiyor. Pazarlama ağının planlanması ve geliştirilmesi hayati öneme sahip. Katma değerli ürünler (gazoz, recel, maden suyu vb.) üretilmesi için fabrikaların kurulması bir diğer etkili çözüm olabilir.

 

Öte yandan tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi çok önemli. Bana kalsa bu yıl ilimizde Yerli Malı Haftasının ana teması turunçgiller (özellikle mandalina) olmalıydı. Limonlu, portakallı, mandalinalı kekler, pastalar, yemekler ve taze sıkılmış sularıyla süslemeliydik masaları. Turunçgiller içerdikleri yüksek C vitamini ve zengin mineraller sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir. Turunçgiller kış mevsimine girerken en fazla ihtiyacımız olan besinlerdendir. Her sabah kahvaltıda, öğlen okullarda taze sıkılmış mandalina yada portakal suyu içmeliyiz. Belki her yıl bir turunçgil ya da mandalina festivali yapmalıyız. Buna benzer pekçok öneri getirilebilir. Turunçgiller bir örnekti sadece. Zeytin, maydanoz, soğan, pazı, nar, çilek, üzüm, Hassa İnciri, Kırıkhan Havucu, Kırıkhan Kavunu, Barburi Üzümü, Delibekirli Narı, Belen Alıcı, Samandağ Biberi ve daha pek çok yerli üretimi olan ürünümüz var. Hatay bir tarım şehridir. Tarım bizim geleceğimiz. Tarıma ve şehrimize sahip çıkmalıyız. Başka Hatay yok. Başka Türkiye yok.

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu