Doğa, Şehir ve Estetik…

Samim Kayıkçı
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Estetik kelimesi, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde: “Sanatsal yaratının genel yasalarıyla sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi; güzel duyu, bedii, bediiyat” ve “Güzellik duygusu ile ilgili olan; güzel duyusal” olarak tanımlanmıştır.

Deniz, kumsal, orman ya da dağ, insan müdahalesi olmayan doğal alanların hep bir estetik yanı vardır. İnsanlar, temiz bir nehir kenarı ya da yemyeşil bir yayla gibi doğal alanları ziyaret ettiğinde kendilerini tazelenmiş, huzur bulmuş hissederler. Doğal alanlarda, canlı ve cansızlar arasında çok karmaşık bir etkileşim sonucunda oluşmuş belirli bir düzen vardır. Biyoloji biliminde bu eşsiz alanlara “ekosistem” denir. Ekosistemler, canlı ve cansızlar arasında kurulmuş dengeli yaşam alanlarıdır. Ekosistemlerde, doğrudan ya da dolaylı olarak, her şey birbiriyle bağlantılıdır.  Ekosistemlerin işleyişinde, küçücük bir karıncadan devasa fillere, bir kelebekten kocaman bir devekuşuna, her canlının eşsiz bir katkısı vardır. Küçük ya da büyük her ekosistem komşu ekosistemlerle bağlantılıdır ve hepsi bir arada “dünya ekosistemini” oluştururlar. Bir ekosistemde meydana gelen hasar komşu ekosistemleri etkiler. Sağlıklı bir ekosistem komşu ekosistemleri destekler. Tüm bu süreçler sağlıklı bir şekilde işlediğinde, bu yaşam alanları, hem yaşamsal hem de “estetik” açıdan eşsizdirler. Doğa, yapısı, işleyişi ve hissettirdikleriyle bize, kurduğumuz ve de kuracağımız şehirlerin, hem işlevsellik hem de estetik açıdan nasıl olması gerektiğiyle ilgili çok önemli bilgiler sunuyor. Doğa örnek alınarak kurulan bir şehir, aynı zamanda onu çevreleyen ekosistemlerle uyumlu (doğayla uyumlu) bir şehir olacaktır.

Küçük ya da büyük, geçici ya da kalıcı, bir yaşam alanı kurulurken estetik kaygılar gözetilmelidir. Yapısal ve işlevsel yeterliliği olan, güzel görünen, güzel hissettiren bir yaşam alanı, mutlu ve huzurlu bir yaşam için çok önemlidir.

6 Şubat 2023 deprem felaketi sonrasında pek çok “geçici barınma alanı” kurulmuştur. Kurulan bu yaşam alanlarının, yapısal, işlevsel ve estetik açıdan ciddi sıkıntıları var. İnsanlar sosyal canlılardır. Aynı zamanda insanlar, diğer tüm canlılar gibi, birbirleriyle ve çevreleriyle etkileşim halindedirler. Kurulan geçici yaşam alanlarının büyük çoğunluğu, toplanma (etkinlik) alanları, sosyal donatıları ve yeşil alanları olmayan, dip dibe dizilmiş konteynerlerden ibaret. Elektirik, su, kanalizasyon ve ulaşım sıkıntıları, yağmurda konteynerlerin su geçirmesi, bazı konteyner kentlerde klima, buz dolabı, şofben eksikliği gibi birçok sıkıntı söz konusudur. Pek çok insanın konteyner ihtiyacının giderilmediği bilinmektedir. Deprem üzerinden geçen sekiz ayın sonunda, normal şartlarda, tüm bu sıkıntıların olmaması ve artık estetik kaygıların gideriliyor olması gerekirdi. Bugün şehrin pek çok yerinde, hiçbir denetimdem geçmeyen, depreme ya da diğer doğal afetlere direnci tartışmalı, yapısal, işlevsel ve estetik kaygılar güdülmeden inşa edilen ucube bir çok yapı yükselmektedir. İnsanlar kaygılı, çaresiz, kış gelmeden başını sokabilecek bir yer yapabilmenin derdindeler. Belki de sonunda, varını yoğunu bu evlerin yapımına harcayan insanlar, büyük bir mağduriyet yaşayacaklar.

Herşeye geç kalındı, bu ucube yapılar, yeniden kurulacak şehrin (kurulabilirse) kalbinde geri dönüşü olmayan onarılmaz yaralar olarak kalacak.

Resmi kurumların, bu konuda almış olduğu kararlar var. Fakat sahadaki fiili durum, tam bir denetimsizlilik halinde, bu sürecin artan bir hızla devam ettiğini göstermektedir.

Bugün geç kalındı. Yarın daha da geç kalmış olacağız. El birliğiyle kendimize ve bu güzel şehre ihanet ediyoruz. Dilerim, hiç vakit kaybetmeden, bilmin ve aklın öncülüğünde, kültürümüze, tarihimize ve doğamıza sahip çıkar, barış içerisinde, kardeşçe, insanca mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayabileceğimiz güzel görünen, güzel hissettiren bir şehir kurabiliriz.

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu