Bitmiyor… Bitmiyor… Bitmiyor…

Nebih Nafile
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

6 Şubat 2023 sabahı saat 04.17… Ülkemizin ve dünyanın en karanlık sabahına uyanmıştık. Bir anda hepimiz yatağımızdan, odamızdan, evimizden, yurdumuzdan olduk. Bütün geçmişimiz göçük altında kaldı. Ailemle birlikte üzerimize yıkılan duvarların, beton yığınlarının arasından gün ışığına ulaşmaya çalışıyorduk. Oradan çocuklarımız Merih ve Ekin’in yönlendirmesiyle çıkabilmiştik. O an, yaşama yeniden merhaba dedik aslında. Asrın felaketinden kurtulanların yeni doğum günü 6 Şubat olmuştu artık…

Her şey belirli bir düzende çok iyi gidiyordu. Borçlarımıza rağmen küçücük dünyamızda ailecek o kadar mutluyduk ki… Ta ki 6 Şubat’a kadar…

6 Şubat 2023 sabahı yaklaşık bir dakikada her şey son buldu… Zaman, bütün notaların arasına es işaretini yerleştirmişti. Kelimeler tükenmişti. Bu, her zamanki gibi değildi. Betonun aniden kırılmasıyla başlamıştı her şey. Yatak odasından evimizin giriş bölümüne nasıl geldiğimizi hatırlamıyorum, hatırlayamıyorum, hatırlamak da istemiyorum. O anda bütün korkuları bir yana bırakmıştım. Duyabildiğim tek ses sevgili eşimindi. “Bitmiyor… bitmiyor… bitmiyor…” diyordu yüksek sesle, çaresizce, korkuyla… Bir an önce son bulmasını bekliyorduk. Ama eşim haklıydı. Saniyeler geçiyor, sallantılar bitmiyordu. Tozun toprağın arasına bağırışlar karışıyordu. Ben, acaba son sahne ne olacak diye hareketsizce bekliyordum. O anda eşimle aklımızdan tek bir şey geçiyordu: Çocuklarımıza ulaşmak…

Evimizin giriş bölümünde, depremin en yıkıcı etkisine eşimle zifirî karanlıkta, birbirimizi görmeden yakalanmıştık. Bütün duvarlar üzerimize düşüyordu. Komşularımızın sesleri beton sesine karışıyordu. Kalorifer peteği ve duvar, beni altına almıştı. Peteğin kaygan yüzeyi sayesinde göçüğün altından sıyrılmıştım neyse ki. Tam bu esnada kolonların katlandığını, zemine doğru çakıldığımızı fark ettim. Yine nefes alıyordum ama bu sefer toz ve doğal gaz kokusu sarmıştı her bir yanımızı. Karanlıktan dolayı kollarımı açıp dairesel hareketler yaparak eşime ulaşmaya çalıştığım esnada eli elime geldi. Hiç düşünmeden öptüm ellerini, hayat demekti o eller, sevgi demekti, umut demekti, güç demekti… Eşim de öptü. Bu bir çeşit vedaydı aynı zamanda… Olabileceklere karşı son bir “hoşça kal”dı, “kendine iyi bak”tı. Tam o sırada güçlü bir ses; “İmdaaaat! Kimse yok muuuu?” dedi. Maalesef kimse yoktu, herkes göçük altındaydı. Çıkabilenin de yapacak hiçbir şeyi yoktu. Herkes çaresizdi… Göremesem de biliyordum, hissediyordum… Ama bu ses beni mutlu eden bir sesti. Oğlumun sesiydi. “Merih çok bağırma oğlum, sesini tüketme. Birazdan bize daha fazla lazım olacak,” dedim. Oğullarımız Merih ve Ekin’in birbirlerini kucaklamalarının silüetini, duvarların yıkıntıları arasından dışarıdan süzülen aydınlıkla gördüğümde dünyalar benim olmuştu. Evet, 6 Şubat sabahı biz yeniden doğmuştuk. Ancak komşularımın, hemşehrilerimin birçoğunun ölüm tarihi de bu tarihti…

Her yağdığında yüreğime mutluluk katan yağmur, bana ilk kez acı veriyordu. Çıplak ayakla, yataktan fırladığımız gibi yıkıntıların arasından binbir güçlükle dışarı çıkmıştık. Soğuktu, karanlıktı, kasvetliydi gece… Bambaşka bir dünyanın içindeydik. Güneş bu kez batıdan doğmuştu sanki, üstelik yağmurla, doluyla ve gök gürültüsüyle… Yardım edin diyen, yalvaran çığlıklar, çaresizlik, sağanak yağmur, etrafa saçılan çatı ve duvar parçaları… Kulakları sağır eden gürültü sonrası üçüncü katta olan evimizin zemine oturması sonrasında can havliyle çocuklarımızın sesine doğru gittiğimizi; yıkılan duvarın, dağılan eşyaların, kırılan camların üzerinden kendi imkânlarımızla caddeye kadar çıktığımızı, çocuklarımı ve eşimi yağan yağmur altında sımsıkı sararak şunları dediğimi hatırlıyorum: “Bu kadar şiddetli bir depremden kurtulduğumuza göre daha yaşayacaklarımız var. Lütfen, önceki gibi yine sevgi üretip paylaşmaya devam edelim.”

Bu depremin izleri asla silinmeyecek…

O günden beri her türkü acı veriyor. Kendi kendime çalmayı öğrendiğim bağlamam, kırılan parmağıma küstü…

21 Haziran 2023 Dünya Müzik Günü vesilesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu katkılarıyla deprem bölgesindeki müzisyenlerle el ele vererek düzenlenen “Dayanışmanın Müziği 3” projesinde, İstanbul Üsküdar Sahil Meydanı’nda Devlet Konservatuvarı öğrencisi sevgili oğlum Merih’le aynı sahneyi paylaştım. Bu anlamlı buluşmada sevgili oğlum Merih ile sahne almam bana ayrı bir kuvvet ve beraberinde onur verdi.

ne hayaller vardı
o güzelim odalarda, evlerde
ne umutlar birikecekti
her gün doğumunda…

Yüreğimizdeki yarayı anlatmaya kelimeler yetmez. Benimki beyhude bir çaba… Çocuklarımın anıları, eşimin çiçekleri, yirmi beş binin üzerinde kitap dolu kütüphanem, mutluluğumuzun sımsıcak yuvası artık yok. Yara kabuk tutacak ama yaşadığımız depremin izleri asla silinmeyecek… Ancak insan, insanla daha güçlüdür. Güneş, hiçbir zaman doğmayı bırakmaz. Umarım, daha aydınlık yarınlar yakındır.

Güneşimiz hiç sönmesin…

Nebih Nafile

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu