SÜRREALİST BİR  AŞKIN KAHRAMANLARI: DALİ VE GALA

Demet Sergin
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Salvador Dali 11 Mayıs 1904’te, İspanya’nın Katalonya bölgesinde bulunan Figueres kentinde, Salvador Dalí i Cusí ve Felipa Domenech Ferres çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Çift 1901 doğumlu ilk çocuğunu, Dalí’nin doğumundan tam dokuz ay on gün önce sindirim yolu iltihabı nedeniyle kaybetmişti. Bir yıl geçmeden Dali çiftinin ikinci çocuğu doğdu. Yeni doğan çocuk, kaybettikleri çocuğa o kadar çok benziyordu ki,  aile ölen çocuklarının yeniden doğduğuna inandı ve ölen çocuğun ismi olan Salvador‘u ikinci çocuğa verdi.

Dalí çifti, küçük Dalí’nin yanında sık sık ölmüş ağabeyinden bahsediyor, ilk Salvador’un bir resmini yatak odalarının duvarında tutuyor, ve Salvador Dalí’yle beraber düzenli olarak ilk Salvador’un mezarını ziyaret ediyorlardı. Salvador Dali’yi beş yaşına geldiğinde abisinin mezarına götürdüler ve onun abisinin reenkarnasyonu olduğunu söylediler.

Dali’ye ‘‘farklı  bir cinsel yaşamın kapılarını açan’’ bu çocukluk travması Dalí’nin küçük yaşta kendi kimliği konusunda karışıklık yaşamasına yol açtı.  ‘’ Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken bile hala onu seviyorlardı aslında, belki de benden çok onu seviyorlardı hala… Babamın sevgisinin bu sınırları , kendimi hatırladığım çocukluk günlerimden beri çok büyük bir yara oldu benim için diyen Dali, ölüm ile cinselliği çocukluk yaşlarından beri bağdaştırmaya başladı.

Dalí’nin babası, sert ve otoriter karakterliydi. Annesi ise sevecen ve anlayışlıydı . Oğlunun resim konusundaki çabalarına destek veriyordu. Dalí üç yaşındayken kız kardeşi Ana María doğdu. Evin tek erkek çocuğu olan Dali ‘ye,  kaybetme korkusu nedeniyle   annesi, kız kardeşi, teyzesi, anneannesi ve bakıcısı sürekli ilgi gösterdi, Dali  küçük yaşlarından itibaren şımarık ve kaprisli bir karakter sergilemeye başladı.

1914’te annesinin desteğiyle özel bir resim okuluna yazılan Dalí, 1919’da Figueres Belediye Tiyatrosu’nda ilk sergisini açtı. Şubat 1921’de ise çok sevdiği annesini meme kanserinden kaybetti. Annesinin ölümü hakkında “hayatımda aldığım en büyük darbeydi. Ona tapardım. Ruhumun kaçınılmaz kusurlarını görünmez kılabilmesine hep güvendiğim bir varlığın kaybını kabullenemiyordum.” diyebildi.

Annesinin ölümünden sonra 1922’de Madrid’e taşınan Dalí, Madrid’de kendisi gibi avangart sanata meraklı olan film yapımcısı Luis Buñuel ve şair Federico García Lorca ile yakın arkadaş oldu. Asıl adı Helena Ivanovna Diakonava olan Gala, Salvador Dali’nin yakın arkadaşı Fransız Şair Paul Éluard’ın karısıydı. Dali, kendisinden 10 yaş büyük olan Gala’yı görür görmez; karşı konulamaz bir biçimde etkilenmişti. Bu karşılaşmanın ardından Dali ve Gala  ilk kez, İspanya’nın batısındaki Cap de Creus’ta buluştular. Dali, Gala ile ilk buluşmalarını, sürrealist kimliğine yaraşır biçimde hazırlamaya karar verir, buluşacakları plajda boynuna inci bir kolye, kulağına kırmızı bir sardunya takar, kendi kanını sürer üzerine, sembolik bir takım süslemeler ve düzenlemeler yapar. Gala’yı görünce heyecanlanır, vazgeçer, tüm süslerini etraftan toparlar. Gala ile ilk buluşmalarında Dali, kadınların yanında rahat olamadığından her zamanki gibi gülmeye ve ardından kahkahalar atmaya başlar. Her kadın bu anlarda Dali’nin yanından kaçarken, Gala Dali’yi sımsıkı tutar ve bırakmaz.  Gala, cinsellik yaşamadıkları bu buluşmanın ardından, kocasını ve çocuğunu Dali ile birlikte olabilmek için terk eder. Kızının sorumluluğunu eski kocasına bırakan Gala, Dali ile meşgul olmaya başlar. Dali’nin sanatının en büyük ilham kaynağı, tanıştıkları andan itibaren resmetmeye başladığı Gala olur. Gala, Salvador Dali için öyle çekici bir kadındır ki,  Dali’nin ruhunda fırtınalar kopar. Ne Gala’nın yakın arkadaşının karısı olması,  ne evli olması, ne de bir kızının olması onları engelleyemez.  Salvador Dali’nin yaşadığı bu derin aşkı , eserlerinde görmek mümkündür. Gala hayatının her yerindedir. Tablolarında tablonun bir köşesine mutlaka  Gala’yı yerleştirir ve Gala Dali’nin  ilham perisi, modeli, arkadaşı, sevgilisi, annesi, menajeri özetle herşeyidir.

Salvador Dali’nin gençlik yıllarında Frengi oldukça yaygın bir hastalıktır. Babası evde her yere cinsel yolla bulaşan hastalıklar ile ilgili kitaplar koyar. Dali, cinsel anlamda takıntılı birine dönüşür. Cinsellikten korkar. Kadınlara dokunmaktan ve kadınların kendisine dokunmasından hoşlanmaz. Oysa bir yandan da içinde kadınlarla birlikte olma isteği vardır. Çözümü her zaman mastürbasyonda bulur. Dışarıdan mükemmel görünen çift evliliklerinde cinsellikle ilgili sorun yaşar. Bir tek kadınla sağlıklı cinsel birliktelik kurmayı başaramayan Dali, Gala’ya da dokunamaz. Gala ile birlikte olursa herşeyin bozulacağına ve öleceğine inanır.

Dali ve Gala duygusal yönden iyi bir ikili olmaklarına rağmen, olgun bir ilişki kuramazlar. Dali annesini yitirdikten sonra kendisinde  açığa çıkan boşluğu  Gala  ile doldurur. İlişkileri anne-çocuk ilişkisini andırır. Dali ‘’Gala beni evlat edindi. Ben onun yenidoğan çocuğu, oğlu, sevgilisiyim. Gala benden ölümün etkilerini söküp attı. Delirmememin nedeni, deliliği Gala’nın üstlenmesidir ‘’ sözleriyle ilişkilerini tanımlar.  Oysa ki Gala cinsel bağımlılığı olan, hiperseksüalite ve kompulsif cinsel davranışları bulunan nemfoman bir kadındır. Dali’nin kendisine dokunamayacağını anladığında, başka adamlarla cinsel ilişkiye girebilmek için Dali’den özgürlüğünü ister. Dali ve Gala aralarında bir anlaşmaya varırlar. Dali aşık olduğu kadının bu isteğini reddedemez. İçi yansa da, Gala’nın isteğini  kabul eder. Gala, bundan sonra eski kocası da dahil birçok aydın ve sanatçıyla beraber olmaya başladı. Dali, Gala’nın bu renkli hayatını yalnızca uzaktan izledi ve yaşadığı üzüntüyü sanat eserlerine yansıttı. Dali, acının sanatını beslediğini fark edince bu yöntemi kendi lehine çevirmeye başladı. Gala’nın başka erkeklerle beraber olmasını izleyen Dali, hissettiği yoğun duyguları resmediyordu. Ancak bir süre sonra buna daha fazla dayanamayan Dali sevdiği kadın için bir şato satın aldı ve kendisi de ziyaretlerini önceden haber vererek gerçekleştirmeye başladı. Gala her zaman kocası Dali’nin ününe ün katacak ve para kazanacağı yöntemler konusunda rehberlik etti. Dalí hayatı boyunca, sanatıyla olduğu kadar eksantrik giyimi, davranışları ve sözleriyle  dikkat çekmeyi başardı.

Gala ve Dali arasındaki bu gerçeküstü aşk tam 50 yıl boyunca, Gala’nın ölümüne dek kesintisiz bir şekilde devam etti. Gala 1982 yılında kalp yetmezliği nedeniyle öldü. Dali,  Gala’nın ölümü ardından resim yapmayı bırakır, yemez, içmez, konuşmaz özetle hayatla bağını keser. Fakat Dali’nin hayatla bağı kopsa da Gala’ya olan aşkı devam eder. 1989 yılında ölene dek bu aşkı yaşatır. Ve bu aşkla ilgili en son sözleri:

 ‘‘Gala’nın acısından

-ki benim acımdır,

Gala’nınölümünden

-ki benim ölümümdür’’ olur.              Dr. Demet Sergin /   12.Ocak.2024/   İzmir

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu