KAFKA’NIN ZAYIFLIĞI İLE VAROLUŞU  

Demet Sergin
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Modern dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Franz Kafka 3 Temmuz 1883 yılında Prag’da Yahudi bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Annesi Julie Kafka, Alman Yahudilerinden zengin bir ailenin kızıydı, babası Hermann Kafka zengin bir tüccardı.

Hermann Kafka, kendinden başka bir varlığın var olabileceğini kabul etmeyen, çocukları ile ters düştüğünde çocuklarıyla alay ederek, çocuklarını korkutarak, küçük görerek çocuklarını cezalandırıran bir babaydı. Babası ile hiçbir zaman iyi ilişkiler kuramayan Kafka, annesinden de çok şefkat görememiş, sevgiden uzak bir çocukluk geçirerek  büyümüştü. Bir çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu aidiyeti, emniyeti, karşılıksız sevgiyi ve varlığının olduğu gibi kabul edilmesini ailesinde bulamamıştı. Ailemden en temel sevgiyi ve emniyeti alamadığıma göre, demek o kadar yokum ve o kadar değersiz bir varlığım diyerek kendisini bir hamamböceği gibi gördü. Önemli kitaplarından olan ve başyapıt sayılan Değişim’de bahsettiği “hamamböceği”, aslında kendini anlattığı bir betimlemeydi. Yalnız ve pis bir hayatı olan ‘‘Böcek Samsa’’ gibi kitaplarındaki birçok hayvan betimlemesiyle komplekslerini, korkularını anlattı. Babasının tavırları sebebiyle kendisini küçük görerek sürekli içine kapanık yaşadı. Babasının diktatörlüğü yanında, heybetli ve devasa gövdesi de Kafka’nın hep korku ve eziklik yaşamasına neden oldu, özgüven sorunlarına yol açtı.

Kafka’nın babası girişimci, becerekli, her işin altından kolaylıkla kalkan, emir veren, kişiler üzerinde baskıyla hakimiyet kuran, kendini sürekli çalışmaya adamış kanlı  canlı, iri yapılı bir kişiydi. Kafkanın ise çocukluğundan itibaren bedeni zayıf ve çelimsizdi. Kafka ‘‘Doğuşum zayıflığımdı, insan olmanın özelliklerini taşıyan bütün zayıflıklar bende var. Ben insan olmanın tüm özgün zayıflıkları ile doğdum’’, sözleriye zayıflığını  tanımladı.  Kafka’nın zayıflığı ve çelimsiz bedeni onun çok kolay hastalıklara yakalanmasına yol açtı. Zaman zaman yakalandığı hastalıklar nedeniyle ölümle yüzleşen varlığı sayesinde, iç gözlem yapma yetisi gelişti.  Zayıflığını içselleştirip kabul ettikten sonra ise; sessiz ve sakin bir şekilde, en ince ayrıntısına kadar  otoriter babasının davranışlarını gözlemlemeye başladı.

Alman okullarında eğitim hayatına başlayan Kafka, Avusturya lisesinden mezun oldu. Ardından babasının yoğun baskısı sonucu, sırf babasının kendisini kabul etmesi için Karl-Ferdinand Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı. Üniversite eğitimi sırasında Alman edebiyatı ve sanat tarihi derslerine de ilgi gösterdi ve yazı yazmaya başladı. Babası Kafka’nın yazdıklarını hiçbir zaman beğenmedi ve daima küçümsedi. Kısa bir süre babasının işyerinde çalışan Kafka babasının acımasızlığına ve yanında çalışan işçileri de yok ederek varlığını oluşturmasına şahit oldu.  Baba’ya Mektup’da babasına senin otoriten, emirlerin, egemenliğin mutlak ve tartışmasız bir şekilde var, sen varsın, fakat senin karşında bir başkasının da varlığını kabul etmen gerekiyor.  ‘‘Kendini gör, tanı, kabul et fakat senin dışındaki insanların da yaşamasına izin ver ’’ sözleriyle babasının emirlerine ve egemenliğine başkaldırdı.

Kafka’nın başkaldırısı Kafka’nın zayıflığı ile başlar. Zayıf, çelimsiz, içine kapanık karamsar ve pasif bir yapıya sahip  olan Kafka’nın aktif ve başkaldıran bir kişi haline dönüşmesindeki en önemli faktör Kafka’nın kendi zayıflığını kabul etmesidir. Ben zayıflığım ile doğdum ve bu benim doğal halim der. Zayıflığı ile savaşmaktan vazgeçer ve zayıflığının kendi gerçeği olduğunu kabul eder.

 Zayıflığını kabul ettikten sonra Kafka kendini hapsettiği çocukluk hapishanesinden çıkmayı  başarır. ‘‘Çocukluğumu, yalnızlığım ve yabancılığım içinde yaşarken aslında çocukluğumun hapishanesinde yaşıyordum fakat bu hapishane benim gerçeğim olamaz ’’ der. Kafka geçirdiği bu büyük  ‘‘değişim’’ ile geçmişini  şimdiye ve geleceğe taşımayı başarır. 

Kafka ile ilgili yazılarda Kafka’nın karamsar bir yazar olduğu vurgulansa da, bana göre Kafka kendine inancın yazarıdır. Çünkü kendi varlığının en derinlerine inerek bilinçaltındaki tüm gerçekleri su yüzüne çıkarmıştır ve bizlere  yabancılaşmaktan, yalnızlaşmaktan ve yok olmaktan kurtulmanın kapılarını aralamıştır. 

Çocukluk yıllarında, ebeveynlerimizle yaşadığımız hayat ve yaşadığımız olaylar bizim şimdimizi ve geleceğimizi esir alabilir. Kafka’nın öğretisi şudur: geçmişin ışıksız  hapishanesinde yaşayan bir esir olarak kalmayın. Değişime açık olun. İnsan kendi iç dünyasında yıkılması imkansız bir içsel varlığa sahiptir. Bu varlığı yaşayın, hissedin ve ona güven duyun. 

                                                                                                            Dr.Demet Sergin

                                                                                                      20.Aralık.2023 /İzmir

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu