Küresel iklim krizi ile birlikte hepimiz nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu artık biliyoruz. Düzensiz yağış rejimleri mevsimlerin normalin altında veya üstünde hava sıcaklığıyla seyretmesi hayatımızı olumsuz yönde etkilemeye çoktan başladı.
Sadece 1,5 derece ile sınırlamaya çalıştığımız gezegenimizin ısınma sürecinde bu rakam kulağa çok fazla gibi gelmesede insanlar ve vahşi yaşam için çok şey ifade ediyor. Kendi bölgemize bakarsak oldukça ılıman , az yağışlı bir Aralık ayı geçirdik. Ocak ayındayız ve alıştığımız mevsim değerlerinden çok daha farklı bir mevsim yaşıyoruz. Oldukça soğuk sabahlar ve akşamlara karşılık sıcak güneşli öğleden sonraları alışkanlığımızın dışında bir iklim. Bunlar iyi günlerimiz…!
Maalesef, yükselen sıcaklıklar sadece daha güzel havalara kavuşacağımız anlamına gelmiyor. Aslında değişen iklim hava durumumuzu daha olağanüstü ve öngörülemez hale getirecek. Sıcaklıklar yükselirken, bazı bölgeler daha çok ısınacak ve çok fazla hayvan (ve tabii ki insanlar da!) değişen iklime uyum sağlayamadıklarını görecekler.
Dünya var olduğu milyarlarca yıl boyunca birçok tropik iklime ve buzul çağa ev sahipliği yaptı. son 150 yıldır insan faaliyetlerinin sonucu olarak dünya atmosferine çok büyük miktarda zararlı gaz salınması bugünlerin habercisiydi. Vaktiyle alınamayan önlemler hepimizi ciddi bir tehlikenin içine soktu. Fosil yakıtların yakılması, çiftçilik, ormansızlaşma gibi bir çok nedenden dolayı bugün iklim krizini ve sonuçlarını yaşıyoruz. Değişen yağış rejimi, değişen mevsimler, küçülen deniz buzulları, yükselen deniz seviyeleri …
Daha çok çok hırs, doğayla savaş, tüketim devam ettiği sürece çok yakında yiyecek gıda, içecek su da bulamayacağız. Hani benim yağmurum, hani benim kışım, baharım diyoruz ya nerde biliyor musunuz? İmara açtığınız, betonlaştırdığınız binalarda, rant uğruna kestiğiniz zeytinliklerde, taş ocağına, maden sahasına kurban ettiğiniz dağlarda….
