DERVİŞE SORMUŞLAR:” EN ZOR OLAN NEDİR? SÖZ dür. ANLATMASIDA ZOR, ANLAMASIDA” DEMİŞ…

Selda Asker
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

2022’nin son köşe yazısı. Neredeyse bir yılı aşkın bir süredir bu köşede sözüm yettiğince dilim vardığınca çevreyi konuşup anlatmaya çalıştım. Sözlerim kimlere ulaştı,kimler ne kadar anladı, kimler ne kadar eleştirdi geri bildirimlerden takip ettim. Yılın bu son yazısında kendimi çok şanslı gördüğüm bir coğrafyada yaşadığım Hatay’ın genel sorunlarına bir kez daha bakalım, güzelliklerini hatırlayalım belki daha çok koruruz kim bilir?

Hatay çok özel bir İl. Kendine has kaynakları, zenginlikleri, kültürel mirası barındıran bir kent.
Bu kent dört mevsimi yaşayan bir iklim kuşağında yer almaktaydı ama dağlarımızı, bitki örtümüzü, ormanlarımızı, göllerimizi bilinçsizce yok ettiğimiz için şu anda Akdeniz iklim kuşağından yavaş yavaş çıkıyoruz. Belki de dünya tarihinde bir ilki yaşayan İl biziz. Haritadan Amik gölü gibi önemli bir gölü yok etme başarısını gösterip bu başarıylada övündük !.. Bilselerdi ki Hatay’da mikro iklim değişikliğinin başlangıcı Amik Gölü’nün kurtulmasıydı acaba bu kadar zahmet edip kuruturlar mıydı çok merak ediyorum. Benzer bir şekilde endemik ve neoendemik bitki türlerini barındıran adeta bir açık hava müzesi olan dağlarımızı da taş ve maden ocaklarına kurban ediyoruz. Ormanlık alanlarda dağlarda taş ve maden ocakları faaliyetleri sonucunda hem su kaynaklarımız kuruyor hem de iklimimiz değişiyor. Siz bugün bir dağ tepesini taş ocağı adı altında traşlayıp dümdüz bir hale getirerek oraya yağacak olan yağmurdan tutunda o bölgeyi besleyen su kaynaklarına varana kadar bir çok şeye zarar veriyorsunuz. Aynı zamanda o bölgede yaşayan insanların sağlığını da etkiliyorsunuz oradaki toz bulutları, havaya saçılan aerosollardan kaynaklı yakınındaki tarladan yedikleri yiyeceklerden insanları hasta ediyorsunuz. İnsan sağlığı çevre sağlığından ayrı düşünülemez. Kirlettiğiniz nehirler, yok ettiğiniz sulak alanlar, İmara açtığınız verimli tarım arazileri hepimizin sonunu hazırlıyor. Bindiğimiz dalı kendi elimizle kesiyoruz.

Doğudan ve batıdan gelen kuşların birleşerek göç ettiği bir İl’iz. Amik gölünü kuruttuk ova yaptık. Bu verimli tarım arazilerimiz üzerine yaptığımız tüm binalara rağmen hala ovadan korunmayı bekleyen kalıntılar var. Şehrin en önemli değerlerinden biri Asi Nehrimiz var. Aslında var olan bütün bu önemli özelliklerimizde en önemli çevre sorunlarımızın başında geliyor. Yeşil alanı kişi başına çok az olan bir şehirdeyiz. Özellikle kış aylarında havamız kirli. Her geçen gün ormanlarımız yavaş yavaş yok oluyor. Etrafımızdaki termik santraller hepimizi hasta ettiği gibi toprağımızı, yeraltı su kaynaklarımızı kirletiyor, iklimimizi değiştiriyor. Aslında bizim en önemli sorunumuz ne biliyor musunuz çevre öncelikli değil çıkar öncelikle düşünüyoruz. EKONOMİ mi EKOLOJİ mi noktasında ikisini bir arada sürdürebilmenin daha etkin olabileceğini öğrendiğimiz gün özlediğimiz çevre bir adım daha fazla yaklaşacağız.

Çevre içinde yaşayan tüm varlıklarıyla bitkiler,hayvanlar,insanlar, su kaynakları , toprak, hava her şeyle bir bütündür. Bunu bir zincir olarak düşünürseniz ve bu zincirin herhangi bir halkasına zarar verirseniz doğal dengeyi bozarsınız. Çevre mücadelemde benim mottom bütünü yaşatmaktır. Anlatabildiysem sözüm anlayana…

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu