Benim Kaleminden Harbiye Şelaleleri..

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Bu haftaki yazımda yaz aylarının vazgeçilmez adresi olan, turistlerin görmeden gitmediği Harbiye Şelalesi’nin hikayesini sizlerle paylaşacağım.

Her gittiğimde defne ağaçlarının gölgesindeki kaya parçalarının arasından akan suyun huzur verici sesine kapılır hayran kalırım. Şehir merkezinde yazın ortasında sıcaktan buram buram terlerken, Harbiye Şelaleleri’ne inip oradaki herhangi bir tesiste oturup, ayağımı o buz gibi suya batırdığınızda o kavurucu sıcakları unutuyorsunuz.

Defne ise, bütün yıl koku veren ve yaprakları hiç solmayan ağaçlardan birisidir. Yaprakları Hatay’dan çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere tüm dünyaya ihraç edildiği gibi, Meşhur Gar(Defne) sabunu yapımında da kullanılmaktadır.

Hatay’ın en gözde mesire ve turistik yerlerinden  birisi olan Harbiye’deki şelalelerin  ortaya çıkış nedeni de  Apollon’dan kaçıp kurtulmak isteyen Peri Kızı Defne’nin göz yaşlarına bağlanır.

Rivayete göre, Zeus’un oğlu tüm sanatların, müziğin, güneşin, şiirin ve ateşin Tanrısı Apollon, ırmak kenarında genç ve güzel bir kız görür. Bu eşsiz güzelin adı Daphne (Defne)’dir. Apollon’un içinde arzular uyandırır. Onunla konuşmak ister. Fakat Defne, Işık Tanrısı’nın içinden geçenleri anlamıştır. Kaçmaya başlar. O kaçar, Apollon kovalar. Apollon bir taraftan “kaçma seni seviyorum” diye bağırır. Defne ise Apollon’u istemez korkuya kapılır ve kaçmaya devam eder. Apollon’a gelince, bu güzel periyi mutlaka yakalamak istemektedir. Aralarındaki mesafe gittikçe kısalır ve bir an gelir ki Defne, Apollon’un nefesini saçlarının arasında duyar.  Artık kurtuluş imkanı kalmadığını anlayan Defne, birden durur ve ayağı ile toprağı kazıyarak şöyle bağırır: “Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru.” Bu içten yalvarış üzerine Defne organlarının ağırlaştığını, odunlaştığını hisseder. Göğsünü gri bir kabuk kaplar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, körpe ayakları kök olup toprağın derinliklerine dalar, bir defne ağacı oluverir.

Bu manzara karşısında şaşıran Apollon, Defne’nin ağaç oluşunu hayret ve üzüntü ile seyreder. Sonra da sarılır ve sert kabukları altında hala çarpmakta olan kalbinin sesini duyar ve şöyle seslenir: “Defne, bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler. Şarkılarda, şiirlerde adımız yanyana geçecek.” Bu tatlı sözler üzerine Defne, dallarını eğerek Apollon’u saygı ile selamlar.

İşte bu hikayenin geçtiği yer bugünkü Harbiye’dir. Apollon üzüntü ve heyecan içinde o ağacı amblem olarak alır ve parlak yapraklarından başına bir taç yapar. İşte o zamandan beri şiir ve silah zaferi Defne dalı ile ödüllendirilir ve inanışa göre Defne’nin gözyaşları bugün hala Harbiye’de şelaleler meydana getirmektedir.

Antakya ve Harbiye’de bulunan antik yapılarda  Defne ile Apollon arasındaki bu mitolojik efsaneyi betimleyen çok sayıda mozaik bulunmuştur. Nitekim Antakya Mozaik Müzesinde Apollon’un  Dapne’yi tam yakaladığı sırada defne ağacına dönüşmeye başlayan Defne ve Apollon figürü bulunmaktadır.

Bu hikayeyi okuduktan sonra eminim ki Harbiye’ye gidip suya ayaklarınızı batırdığınızda daha farklı duygular hissedeceksiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle..

Sağlıcakla kalın…

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu