Bahar…

Samim Kayıkçı
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Doğanın eşsiz bir döngüsü var. Ülkemizin dünya üzerinde yer aldığı Orta Kuşakta mevsimler çok belirgindir. Her yıl şaşmaz bir dengeyle iklim değişir. İlkbahar, kış mevsimi sonrası, doğanın uyanışıdır. Çiçekler, böcekler, kuşlar, kelebekler… Doğa cıvıl cıvıl olur. Baharın, diğer canlılara olduğu gibi, insanlara da bedensel ve ruhsal etkileri var. Enerjik olma, hareketlilik, neşe, heyecan, umut, mutlu olma… Elbette bunları hissedebilmek için doğanın ritmiyle insanın ritmi uyumlu olmalı. Geçen yıl, 6 Şubat deprem felaketi sonrasında, bir yanımız bahar bahçe, bir yanımız kara kıştı. Hatta yazımız kışa döndü. Çok acılar çektik.

Aradan koca bir yıl geçti. Mevsimler olması gerektiği gibi değişti. Ve nihayet sonunda bahar tekrar kapıya dayandı. Bizim coğrafyamız gibi Akdeniz ikliminin hâkim olduğu bölgelerde bahar erken gelir. Ocak ayından itibaren nergisler, kardelenler, sümbüller ve çiğdemler açmaya başlar. Kuş cıvıltıları eksik olmaz. Kızılçam ormanları ve makilik alanlar her dem yeşildir. Tarım alanlarında buğdaylar erkenden çimlenir.

Yenebilir otların toplama zamanıdır. Atalarımızdan kalan geleneksel bilgiler ışığında, doğada kendiliğinden yetişen yenebilir pek çok ot var. Genel olarak bu otlar “kömeç” ya da “siliyk (Arapça)” olarak isimlendirilir. Körmen, kangal, devetabanı, ebegömeci (hıbböz), karakız, ekşilik (hımmeyda)… Her yörede farklı isimlerle anılan bu otlar taze olarak ya da pişirilerek yenir. Bu otların bazıları dünyanın farklı birçok ülkesinde aynı şekilde tüketilir. Bu, birbirimizden ne kadar farklı görünsek de ve birbirimizden ne kadar uzak olsak da, ortak bir kültürel mirası paylaştığımızı gösteriyor.

Tarih boyunca tüm medeniyetler birbirini etkilemiştir. Tüm toplumların pek çok konuda benzer davranış şekilleri var. Bunun aksi de düşünülemez zaten. Birbirimizden çok uzak coğrafyalarda yaşıyor olsak bile, bir anne ve babadan doğuyoruz, ailelerimiz, komşularımız, mahallelerimiz, şehirlerimiz, ülkelerimiz, inançlarımız, dillerimiz ve kültürümüz var. Biyolojik olarak benzer içgüdülere sahibiz. Gülüyoruz, ağlıyoruz, acıkıyoruz, seviniyoruz, âşık oluyoruz.

Hepimiz küresel olarak ortak bir kaderi paylaşıyoruz. Bugün küreselleşen dünyada herhangi bir bölgede meydana gelen bir olay doğrudan ya da dolaylı olarak tüm dünyayı etkileyebiliyor. Sebebi büyük oranda sanayileşmiş, gelişmiş ülkeler olsa da “Küresel İklim Krizi” tüm gezegeni ve tüm canlıları etkiliyor. Çin’de ortaya çıkan bir salgın kıtaları aşarak tüm gezegeni derinden etkiledi. Dünyanın belirli bölgelerinde devam eden savaşlar tüm dünya halklarını etkiliyor.

Sonuç olarak bu eşsiz gezegende hayat dediğimiz şey hepimizin ortak hikâyesidir. Tüm dünya halkları olarak ortak bir mirası ve ortak bir kaderi paylaşıyoruz.  Yerelde ve tüm dünyada bu ortak miras ve ortak kadere sahip çıkamayan toplumlar sonunda her şeylerini kaybederler. Bahar tadında bir dünyada yaşamak, çocuklarımıza güzel bir gelecek ve güzel bir dünya bırakmak istiyorsak bizim olana hep birlikte dayanışma içerisinde sahip çıkmak zorundayız! Baharı doyasıya hissederek yaşayabileceğimiz bir dünya dileğiyle…

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu