Kimine göre bir aktivist, kimine göre bir fenomen…
Ama özünde o, Antakya’ya sevdalı bir biyolog ve bu kentin vicdanı: Serkan Sincan.
6 Şubat depreminin ardından yerle bir olan tarihi konakta, herkesin umudunu yitirdiği bir anda tek başına ayakta durmaya çalışan bu büyük yürek, Habib-i Neccar Camii’nde okuduğu ezanla Antakya’ya ve tüm Türkiye’ye net bir mesaj verdi: “Biz buradayız.”

Depremin altıncı gününde yanına gelen bir grup gencin kendisine emanet ettiği iki sancak, o günden bu yana Serkan Sincan’ın omuzlarında yalnızca birer sembol değil; direnişin, vefanın ve Antakya’ya olan sarsılmaz bağlılığın nişanesi oldu. “Ağabey, bu sancaklar artık sana emanet” sözleriyle teslim edilen o emanetler, bugün hâlâ gözü gibi korunuyor ve Sincan’ın yanından bir an olsun ayrılmıyor.
Deprem sonrası Kurtuluş Caddesi’ni bir an bile yalnız bırakmayan Serkan Sincan, şimdi de geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan Kemal Paşa Caddesi’nde nöbetini sürdürüyor. Onun için bu nöbet, yalnızca bir caddeyi değil; geçmişi, hatıraları ve Antakya’nın ruhunu ayakta tutma mücadelesi.
İlk günden bu yana aynı cümleyi kararlılıkla dile getiriyor Serkan Sincan:
“Bir Anka Kuşu gibi yeniden küllerimizden doğacağız.”
Ve bugün Antakya’da her yeniden açılan dükkânda, her caddede yükselen kalabalıkta ve her umut dolu adımda, bu sözlerin karşılık bulduğu bir direniş ve yeniden doğuş hikâyesi yazılıyor.














